Saturday, December 16, 2006

Diriliş 2



Onu yıllardır tanıyormuş gibiydi.Cesurun bakışlarından,onu uzun zamandır beklediği belliydi.İkiside,sanki yıllarca,bu an için yaşamışlardı.Hiç konuşmadılar.Buna gerek yoktu.Onlar,yıllarca,rüyalarında konuşmuşlardı zaten.Yalnızca,saatlerce birbirlerine baktılar.Elleri,gözleri ve tüm vücudu birdi artık.O gece,Hayal hiç kabus görmedi.Aksine,uykusu tatlı rüyalarla süslüydü o gece.
Uyandığında,Cesur ona sımsıkı sarılmış olduğu halde,uyuyordu hala.Bir kaç dakika öylece onu seyretti."Senin sırrın ne" diye düşündü."Bizim sırrımız ne".Sonraysa,yanağına sıcacık bir öpücük kondurdu.Onun buğulu,gri gözlerini açışını hayranlıkla seyretti. -Seni nasıl bu kadar iyi tanıyorum dedi.Bir yandan,genç adamın saçlarını okşuyordu. -Bütün bu olanların anlamı ne? Cesur hafifçe gülümsedi. -kader.Biz dünyanın kaderiyiz bebeğim.Çok yüce bir amaç için bir aradayız. -Anlamıyorum dedi Hayal. -Ne amacı.Ne için bir aradayız. Cesur,yattığı yerden doğruldu.Gözleri uzaklardaydı artık. -Bu bin yıllık bir hikaye dedi.Yüzündeki sevimli,masum ifade bir anda silinmişti.Onun yerini,delice bir gülümseme kapladı.Hayal'i kollarının arasına aldı. -Biz sevgilim,biz çok şanslıyız.Bir peygamberin,anne ve babası olacağız.Çehna,senin rahminde,tekrar hayat bulacak. Hayal duyduklarına inanamıyordu.Ani bir hareketle yatağından fırladı. -Sen çıldırmışsın diye bağırdı. -Bunlar ancak bir delinin dudaklarından dökülebilir. Ruhunun derinliklerinde,bunların doğru olduğunu hissediyordu.Ve bu his,onu dahada çileden çıkartıyordu.Koşarak ordan uzaklaşırken,Cesurun sesi demirci dükkanında yankılandı. -Nereye gidebileceğini sanıyorsun.Bu bizim kaderimiz.Şimdi git,ama sende biliyorsunki yine döneceksin. Nereye gideceğini bilmiyordu.Ama,burdan olabildiğince çabuk uzaklaşmalıydı.Nasıl bir işe bulaşmıştı böyle.
Eve vardığında,ruhu ve bedeni yıllarca daha yaşlıydı.Bitkin bir şekilde kendini yatağa attı.O gece,kabuslarındaki ses,onunla,hiç olmadığı kadar şefkatli konuştu.Nede olsa,karnında onların peygamberini taşıyordu artık.Zihni,tüm olanları bir anda kavramıştı.Sanki biri,beynine şırıngayla enjekte etmişti tüm bilgileri.Çehnayı,Kandaşları ve tapınağı ordaymışçasına canlandırabiliyordu gözünde.Bir kaç gün,yemeden,içmeden düşündü.Herşeyi tüm ayrıntısıyla.Ve sonunda karar verdi.Cesura gidecekti.Bu onun ve tüm dünyanın kaderiydi nede olsa.
Demirci dükkanına vardığında,o artık Hayal değildi.Çok daha yorgun ve savaşamayacak kadar zayıf bir kadın vardı onun yerinde.Cesur,onu görünce,suratına yine o delice gülümseme yayıldı. -Döneceğini biliyordum.dedi kendinden emin bir tavırla. Aynı delice gülüş,Hayalin yüzünede hakimdi şimdi. -İkimizde biliyorduk dimi sevgilim.Diye karşılık verdi Hayal. -Ama benim bilipte,senin bilmediğin birşey var.Cesurun,şaşkın bakışları arasında,belinden büyük bir ekmek bıçağı çıkarttı.Gözleri,deliliğin son safhasındaydı. -Sizin peygamberinizi doğurmayacağım. Cesur ona doğru atılırken,ekmek bıçağını karnına sapladı.Tuhaftı,ama hiç acı duymuyordu.Aksine,ruhunu inanılmaz bir huzur kaplamıştı.Karnından,oluk oluk kan akarken,yere yığıldı.Gözleri,bulanık görüyordu.Kulaklarıysa,uğuldamaya başlamıştı.Uğultular arasında son duyduğu şey,Cesurun çılgınca haykırışlarıydı. -Neden yaptın bunu diyordu. -Sen ve ben,dünyaya hakim olabilirdik. Cesur daha bir çok şey söylemişti.Ama Hayal,artık onu duyamazdı.O,çok daha huzurlu,başka bir boyuttaydı artık.



Yazar : Tuba Sapan

Tarih : 16.12.2006

No comments: