Saturday, December 16, 2006

ÇÖL


İlk önce,derin karanlığın içinden yükselen,tiz seslere bir anlam veremedi.Bir kaç dakika içindeyse,artıp azalan bu inleyişlerin,kendi nefesi olduğunu farketti.Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen zifiri karanlık,yavaş yavaş kendini buğulu bir görüntüye bırakıyordu.Üzerinde,beton yığınları varmışçasına ağırlaşan göz kapakları tamamiyle açıldığındaysa,etrafı,gök yüzünde bir balon gibi asılı duran,dolunayın aydınlattığını gördü.Yattığı yerden doğrulmaya çalıştı.Kıpırdayamadı.Yüzünü hafif bir rüzgar serinletti.Ve bir kaç kum tanesi kirpiklerinin üzerine düştü.Birden dehşete kapıldı.Neredeydi?Neler olmuştu?Buraya nasıl gelmişti?Hiç birşey hatırlamıyordu.Son hatırladığı,büyük bir tuale,hardal tonlarıyla,muhteşem bir manzara resmi yaptığıydı.Derin bir nefes aldı,gözlerini yumdu ve tüm gücüyle beyninin derinliklerine ulaşmaya çalıştı.Ama sonuç aynıydı.Hiç ama hiçbirşey yoktu.Yalnızca kocaman bir boşluk.Birkez daha kalkmaya yeltendi.Bu sefer gücü biraz daha yerindeydi.Hafifçe doğrulmayı başarmıştı.Ama gördüklerinin etkisiyle,diğerinden daha güçlü bir felçe tutulmuş gibi dona kaldı.Acıklı bir şekilde gülümsemesi yayılırken,bu bir rüya olmalı diye düşündü.Hayır! Hayır bu bir kabustu.Hemde en korkunç cinsten.
Önünde,alabildiğine uzanan sonsuz bir çöl duruyordu.Kum,sadece kum,tek görebildiği buydu.Birde gökyüzündeki dolunay.Bir an için burayı tanıyorum diye düşündü.Sonraysa,beyninden gelen,daha önce hiç duymadığı yeni bir ses,"saçmalama" dedi."burayı nerden bileceksin".Oldukça mantıklı ve bir o kadarda ukalaca."Boyaların,tuallerin ve resimlerinle dolu evinden dışarı kaçkere çıktın.Kaç ülke,kaç şehir gezdinki tanıyacaksın bu kum yığınını".İçindeki bay ukala sustuğunda,birden beyninde bir şimşek çaktı.En son,büyük bir tuale,hardal tonlarıyla,muhteşem bir manzara resmi yapıyordu.Peki ne vardı o manzarada?Bay ukala "çöl" dedi."Çöl resmi yapıyordun.Ne var bunda.Kendi resmine girdiğini düşünmüyorsun heralde."Artık ne düşüneceğini bilmiyordu.Mantıksızlıklar içinde,en mantıklısı buydu sanırım.
"Peki" dedi bay ukala "farzedelim öyle nasıl çıkacaz bu abuk resimden".Önce ayağa kalkmalıydı.Kendini toparlamalı ve mantıklı düşünmeliydi.Parlak ve gösterişli kum taneleri,parmaklarının arasından kayarken,güçlüklede olsa ayağa kalkmayı başardı.Etrafa bakındı.Tanrım!bu inanılmazdı."Bu benim resmim" diye haykırdı."Gerçektende bu benim resmim.Dolunayın benekleri,kum tepecikleri,hepsini tanıyorum.Çünkü onları ben yaptım"."Bu harika" dedi bay ukala "buna sevinmelimiyiz.Hala burdan nasıl kurtulacağımızı bilmiyoruz.Biraz buna yoğunlaşsan".Kapı dedi.Bir kapı olmalıydı.Aceleci gözlerle etrafı taradı.Ortalıkta kapı falan görünmüyordu.Önce yavaş ve ürkek,sonraysa koşar adımlarla yürümeye başladı.Ayakları kum yığınlarına batıp çıkıyor,nereye gittiğini bilmeden yürüyordu.Bu onun dünyasıydı.Ve bu dünyada bir kapı olduğundan emindi.Tüm vücudu bitkin düşene,ayakları tutulmaya başlayana kadar,birbirinin aynı,sonsuz kumlarda yürüdü.Ümidini kaybetmiş bir şekilde yere yığılmak üzereyken,yüz metre kadar ilerde bir karartı farketti.İşte kapı dedi.Tamda çizdiğim şekliyle orada öylece duruyor.Hadi bakalım bay ukala,şimdi ukalalık sırası kimde.Yüzüne kendinden emin bir gülümseme yayıldı.Bay ukala son kez,zor duyulan bir sesle "o kapının nereye açıldığını nerden biliyorsun" dedi.Cümlenin sonu artık duyulamayacak kadar derinlerden geliyordu.Bu anlamsız lafları duymamazlıktan gelerek kapıya doğru ilerledi.Uçsuz bucaksız kumların arasında öylece duruyordu.Koyu renk ahşaptan yapılmıştı.Tokmağı ay ışığında parıldıyordu.Eliyle tokmağı kavradı.Ve son kez dönüp şaheserine baktı.Renklerin tonlarına bir kez daha hayran kalırken tokmağı çeviriyordu.Kapının,küçük bir çocuğun çığlığını andıran gıcırdamasını duydu.Sonraysa,kendini kopkoyu bir karanlığın içine bıraktı.Göz kapakları ağırlaşırken,içine huzurun dolmasına izin verdi...
İlk önce derin karanlığın içinden yükselen tiz seslere bir anlam veremedi.Bir kaç dakika içindeyse,artıp azalan bu inleyişlerin,kendi nefesi olduğunu farketti.Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen zifiri karanlık,yavaş yavaş kendini buğulu bir görüntüye bırakıyordu.Üzerinde beton yığınları varmışçasına ağırlaşan göz kapakları,tamamiyle açıldığındaysa etrafı,gök yüzünde,bir balon gibi asılı duran,dolunayın aydınlattığını gördü.........



Yazar : Tuba Sapan

Tarih : 11.12.2006

No comments: